7 Mart 2009 Cumartesi

Cinsel İlişkiye Girememe Hastalığı - CİG

YENİ EVLİ ÇİFTLERİN YATAK ODASINDAKİ KÂBUSU: CİG (Cinsel İlişkiye Girememe) Hastalığı

Sevda ile Hasan için evlilik daha ilk geceden bir karabasana dönüşmüştü. Severek evlenmişlerdi, birbirilerini çok istiyor ve arzuluyorlardı, ancak ne ilk gece ne de onu takip eden bir hafta boyunca cinsel birleşmeyi gerçekleştirememişlerdi. Sevda cinsel ilişkiye girecekleri an geldiğinde kasılıyor ve eşini itiyordu, Hasan ise Sevda’nın tepkisini gördüğünde paniğe kapılıyor ve ereksiyonunu yitiriyordu. Bu durum her ikisini de umutsuzluğa ve karamsarlığa sürüklüyordu. Bu sorunun sadece kendi başlarına geldiğini ve asla çözemeyeceklerini düşünüyorlardı. Bir hafta geçtikten sonra bir doktora başvurmaya karar verdiler. Ancak gittikleri doktor, Sevda’nın kızlık zarının çok kalın olduğunu ve asla ilişkiye giremeyeceklerini söyledi ve ameliyatla kızlık zarını almayı önerdi. Sevda çok korkmasına rağmen operasyonu kabul etti, ancak kızlık zarı alınmasına rağmen ilişki yine gerçekleşemedi. Sevda ile Hasan bir kez daha yıkılmıştı. Zaman geçtikçe bu sorunla yaşamaya alıştılar ve kendiliğinden çözülür diye düşünerek oluruna bıraktılar. Böylece 4 yıl geçti, artık cinsel ilişkiye girmeyi denemiyorlardı bile. Ancak çevreden de neden çocuk sahibi olmadıklarına ilişkin baskılar artmıştı ve çift huzursuzluk içindeydi. Son bir defa şanslarını denemeye karar verdiler ve cinsel konularda uzman bir terapiste başvurdular. Terapist çiftin önce cinselliğe bakış açısını değiştirmesi yönünde telkinde bulundu. Onların birbirlerine yakınlaşmaları ve birbirlerinin bedenlerini keşfetmelerine yönelik ev ödevleri verdi. Sorunun çözülebileceğini bilmek çifti rahatlattı ve terapistin rehberliğinde kısa bir sürede sorunlarını çözdüler.

Herhalde üzerinde bu kadar çok düşünülen ama bir o kadar da bastırılan ve yok sayılan çok az konu vardır. Ne yazık ki cinsellik de bunlardan birisidir. 21. yüzyılda olmamıza rağmen, ülkemizde cinsellik hala ayıp, günah, yasak ve tabu olarak görülmektedir. Bunun üzerine cinsel eğitimsizlik, bilgisizlik ve cinsel mitler de eklenince yeni evli çiftlerin cinsel ilişkilerinde sorun yaşamaları çok doğaldır aslında.

Vajinismus, Bağlanma ve İlk Gece Sendromu
Son dönemde yeni evli çiftlerde en sık rastladığımız cinsel işlev bozukluklarından biri Cinsel İlişkiye Girememe Hastalığı (CİG)’dir. CİG’i evliliğin ilk günlerinde cinsel ilişkiyi gerçekleştirememe olarak tanımlayabiliriz. Bunun temelinde cinsel mitler dediğimiz cinsellik hakkındaki yanlış inanışlar, bilgisizlik, ilk ilişkiye dair korkular, kızlık zarında kanama olacağı beklentisi, performans anksiyetesi de denilen başaramama korkusu yer alır. CİG klinik olarak karşımıza 3 şekilde çıkmaktadır: Vajinismus, bağlanma ve ilk gece sendromu. Eğer sorun cinsel ilişki sırasında vajina kaslarının ve tüm vücudun kasılıp ilişkiye izin vermemesinden kaynaklanıyorsa buna vajinismus adını veriyoruz. Vajinismus ülkemizde kadın cinsel işlev bozuklukları arasında ilk sıralarda yer almaktadır, tedavisi mümkündür ve başarılı sonuç verir. Vajinismusun çeşitli nedenleri olabilir ancak en sık gördüğümüz nedenleri ilk ilişkinin acılı, ağrılı olacağından ve kızlık zarının kanamasından aşırı derecede korkma, cinselliğe dair olumsuz duygu ve düşünceler, cinselliği zevk alınacak bir olay olarak değil de katlanılması gereken bir görev veya mecburiyet olarak görme, hep iyi kız-cici kız olmaya alışmış olma ve eşe karşı içte birikmiş öfke, kızgınlık ve olumsuz duygulardır. Eğer CİG erkekten kaynaklanıyorsa, buna da bağlanma adını veriyoruz. Bu durumda erkek cinsel ilişkiye girmeye yetecek ereksiyonu sağlayamaz ya da ilişki gerçekleşmeden boşalır. Bağlanmanın nedenleri de yine erkeğin cinsel ilişkiye verdiği yüklediği anlamla ilgilidir. Cinselliği bir sınav ya da erkekliği kanıtlama aracı olarak görme, başaramama korkusu, cinsel deneyim azlığı ve erkeğin kişilik özellikleri bağlanmaya neden olabilir. Tedavisi cinsel terapi ile mümkün olmaktadır. CİG’in bir diğer çeşidi de çiftin ilk gece başarısız olma korkusu ve cinsel bilgisizlikten dolayı heyecanlanmaları ve ilişkiyi başaramamalarıdır. Buna da ilk gece sendromu denir. Cinsel bilgilendirme ile kolayca tedavi edilebilir.

Kızlık zarı yırtılmaz, delinmez, patlamaz ve kanamaz.
Ülkemizde sağdıçlık kurumunun da ortadan kalkmasıyla, çifti evlilik öncesi cinsel konularda bilgilendirecek kimseler de artık bulunmamaktadır. Mutlaka ki aile büyüklerinden, arkadaş çevresinden, medyadan cinsellik hakkında bilgi edinilir ancak bu bilgilerin ne kadar doğru ve güvenilir olduğu da tartışmalıdır. Kızlık zarı ve ilk gece konusunda toplumda oluşturan yanlış düşünce ve beklentiler de çiftlerin evlendikten sonra cinsel sorun yaşamasının en önemli nedenlerindendir. Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak yaptığımız çalışmalarda kızlık zarının, yırtılmayacağına, delinmeyeceğine, patlamayacağına, kanamayacağına, açılırken ağrı yapmayacağına veya acımayacağına dair bir beklenti oluşturduğumuzda bunun gerçekleştiğine tanık olduk. Toplum olarak bizler kızlık zarının kanayacağına inandığımız ve kendimizi kan görmeye şartlandırıldığımız için bu gerçekleşmektedir. Gerçekte ilk gece normal bir kızlık zarı, normal şartlar altında delinmez, patlamaz, yırtılmaz, ilişkide ağrı ve acı yapmaz. Sadece hafif bir açılma olur, bu da çift tarafından hissedilmez. Özellikle genç kızların kâbusu haline gelen ilk gecede çiftlerin ve ailelerinin kızlık zarının kanamasını beklemesin gelin ve damat üzerinde korkunç bir baskı meydana getirir. Bu gerginliğe bir de düğün öncesi ve sonrası gerilimleri de eklenince çift gerdek odasına oldukça gergin bir şekilde girer. Yatak odasına girdikleri andan itibaren farklı bir gerilim başlar. Kapıda kan görme beklentisiyle nöbet tutanlar vardır. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için bekler, çünkü bu namus meselesi olarak algılanır. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler, yanlış bir şekilde kan damadın erkekliğin ispatıdır. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış, sağdıçlık kurumun ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını bilemeyen çift iyice gerilmiştir. Erkek hep şunu düşünür, “ya sertleşmezse”, “ya ben vajina içine girmeden inerse” diye. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz korkularından biridir. Erkeğin bütün düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını veya endişelerini anlayacak durumda değildir. Çünkü dışarıda bekleyenlere karşı kendini ispat etmek zorunda hisseder. Bu nedenle erkek, karısı tam olarak hazırlanmadan, onun duygularını okşamadan, uzun bir ön sevişme yapmadan direkt ilişkiye girer. Bu arada erkeğin kafasında, “biraz sonra sevdiğim kadının canı yanacak, kan gelecek” düşüncesi de vardır. Hiç bir erkek sevdiği kadına bunu yaparken rahat olamaz. Kadın ise biraz sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun sonucunda bir tarafı yırtılacak, delinecek, kanayacak, canı yanacak diye korkar. Çok ilginçtir gelin bir taraftan da “ya kanamazsa” diye de endişelenir. Çünkü kan olmadığı zaman da en iyi ihtimalle doktora götürülecek, aşağılanacak, dövülecek, belki töre gereği öldürülecektir. Kadının durumuna bakar mısınız? Kanasa bir dert, kanamasa ayrı bir dert. Bu şartlarda kadının, kendini rahat bırakmasını, haz almasını, yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabi ki hayır. Kadın kendini ne kadar kasarsa, ne kadar çok kuruluğu olursa, erkek ne kadar çok acele ederse, kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Ve sanki bu kadermiş gibi algılandığında da toplumsal bir beklenti haline gelir. Bu yanlış beklentilerden çifti koruyacak bilgiler sağdıçlar tarafından eskiden verilirdi, şimdi bilgisizce ilk gece yaşanmaktadır, bu da cinsel sorunlara yol açmaktadır.

Peki, ne yapılmalı?
Bütün cinsel işlev bozukluklarında sorunu tek kişinin olarak değil, çiftin sorunu olarak ele alıp değerlendirmek gereklidir. Çünkü erkeğin/kadının sorunundan eşi de etkilenir ve zamanla bu durum evlilik ilişkisini de yıpratıcı hale gelebilir. CİG’ de çift genellikle ya bu sorunu hayatlarının en önemli olayı haline getirir ve umutsuzluğa sürüklenir ya da yok sayarak günlük hayatına devam eder ve böylece yıllar geçer, sorunun çözümü de gecikir. Bizim önerimiz ne sorunu yok saymak ne de hayatın merkezine koymaktır. Çift birlikte sorunun üstesinden gelmek için kararlı olmalı ve gereken çabayı göstermelidir. CİG bir kader değildir. Bir uzmanın yardımıyla ve çiftin de işbirliğiyle sorunun üstesinden kolayca gelinebilir.

Cinsel işlev bozukluklarının önlenmesi için toplumun cinselliğe bakış açısı değiştirilmeli ve cinsellik erkek ve kadın arasında zevkin ve sevginin paylaşımı olarak görülmeli, cinsellik hakkında bilgilendirici ve eğitici yayınlar yapılmalı ve okullarda cinsel eğitim başlatılmalıdır. Tüm bunların yapılmasında medyaya ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Sağdıçlık kurumunun yerine yeni ve modern kurumları tahsis etmek zorundayız. Bu amaçla Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Eğitimi, Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Eğitimi ve Anne Baba ve Eş Eğitimi verecek kurumlara acilen ülke olarak ihtiyaç duymaktayız. Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak da gerekli kurumları göreve davet ediyoruz.

VAJİNİSMUS NEDİR?

Çöp kutusuna bir arada atılmış çeşitli hastalıklardan oluşan vajinismus; tıpkı deprem gibidir, onu anlamalı ve felsefesine saygı duyulmalıdır. Kişinin kendisinin umutsuz olduğuna yürekten inanması durumu olan vajinismus; tıpkı aşk gibidir, tam olarak tanımlanamasa da çaresizlikle yaşanır. Vajinismusu olanlar iki yönden talihsizdir. Sadece fiziksel bir hastalığa sahip olmakla kalmayıp, bu konuda aşırı kaygı, saplantı ve kötümserlik içine de gömülmüşlerdir. Bu açıdan bakıldığında kadınların korkulu rüyasıdır.

Kadında cinsel ilişkinin olduğu anatomik bölgeye vajen adı verilir. Yurt dışındaki cinsel terapi ve seksoloji kitapları incelendiğinde; vajinanın girişindeki kasların istem dışı kasılarak cinsel birleşmenin acılı veya imkânsız olarak algılanmasına vajinismus denildiği görülür. 13 yıllık hekimlik hayatımda gördüğüm yüzlerce vajinismus hastası bana bu tanımın çok doğru olmadığını gösterdi. Çünkü vajinismusta başta vajina etrafında olmak üzere tüm vücutta bir kasılma, endişe, korku, tiksinme ve panik hali olur, hasta bacaklarını açılmalarını engelleyecek boyutlarda sıkıca kapatır ve elleriyle eşini iter.Kızlık zarlarının çok kalın ya da vajinalarının çok dar olduğunu düşünebilen bu kadınlar oluşan acı beklentisi sonucunda kendilerini savunma ve koruma çabaları içine girerler. İşte buna vajinismus denir. Doğru olan bu tanının konması için bozukluğun sürekli ya da yineleyici bir biçimde görülmesi gerekir.

“Ya acırsa” diye korkup cinsel ilişkinin gerçekleşmesine izin vermemek için, istemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışındaki kasılmalar bilinçdışından köken alan vajinal bir refleks olduğu kadar, ilkel ve bedensel bir korku refleksidir. Bu refleks penisin veya başka bir cismin, tampon, doktor parmağı, hatta hastanın kendi parmağının bile vajinaya yaklaşması veya eşin cinsel ilişki için pozisyon alması sonucu tetiklenebilmektedir.

2 cm’lik düz kaslardan oluşan vajina girişi, hastanın yanlış algısına göre; kasılmalar nedeniyle daraltmakta, sertleşmekte ve birleşmeyi hemen hemen imkânsız hale getirmektedir. Giriş sıkılaştırıldığından, vajinanın içine herhangi bir cisim sokma girişimleri de hasta tarafından acı verici bir işlem olarak algılanmaktadır. Ayrıca buna eşlik eden diğer kas gruplarında da kasılmalar olabilir, hasta nefesinin kesildiğini bile tarif edebilir. Genellikle, vajina bölgesine müdahale sona erdiğinde, kaslar gevşer ve normale döner.

Gerçekte, cinsel ilişki sırasında vajinanın esnemesi ve genişleyebilmesi büyük öneme sahiptir. Vajina yani kadın cinsel organı, ilişki sırasında erkeğin penisinin büyüklüğü ya da küçüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak genelde dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bu sağlıklı ve normal bir durumdur. Vajina esneyebilen, genişleyebilen ve uzayabilen bir organdır yani vajinismus, genital organların anormalliğinden dolayı değildir. Bazı kadınlar, vajinalarının penisin giremeyeceği kadar dar olduğunu hatta böyle bir deliğin olmadığını bile düşünürler. Vajina kasları kasıldığında ve vajina deliğinin içine hiçbir şeyi alamayacak bir görüntü verdiği durumlarda hasta için cinsel birleşme çok zor bir hal alır. Yani genital bölge tamamen normalken bu endişeler tamamıyla yanlıştır. Çünkü kızlık zarı kanamaz, delinmez, patlamaz, yırtılmaz. Normal şartlar altında cinsel ilişki ağrı yapmaz, acı yapmaz. Ağzımızın içini döşeyen epitel doku vajinanın içiyle aynıdır. Nasıl ki kuru bir ekmeği çiğnemeden, tükürüğümüzle ıslatmadan yutmaya çalıştığımızda boğazımız kanarsa, acırsa, vajinanın içine de kuru kuruya penis sokulmaya çalışılırsa, ağrı acı ve kanama olur. Yani kadın rahatsa, kendini kasmaz ise, sulanması tam olmuş ise ilk gecede yüzüncü gece de ağrı, acı ve kanama olmaz. Çünkü vajinanın görevi penisi içine almak ve neslin devamını sağlamaktır. Vajina bu görevini yaparken neden sorun yaşansın? Gözümüzde görme işlemi sırasında ağrı, acı veya kanama oluyor mu? Ama gözümüze toz girse ve biz ovuştursak ağrı, acı ve kanama olabilir. Bu normal dışı bir durumdur.

Kız çocukları daha çok küçük yaşlardayken “kapat eteğini bacağın görünecek” gibi güvendikleri ve inandıkları aile büyüklerinin uyarılarıyla kendilerini kapatmaları gerektiğini öğrenirler. Bu öğrenmelerini cinsellikle ilgili masumca bir soru sorduklarında azarlanıp küstürüldüklerinde, sadece eteklerini değil, kendi bedenlerine olan ilgilerini ve meraklarını da kapatarak pekiştirirler. Kendi mahremlerini büyük bir gizlilikle korumayı öğrenen bu kadınlar bilmedikleri ve hiçbir zaman öğretilmeyen cinsel hayata dair kapıları ilk gece araladığında ise büyük bir panik ve karmaşa yaşarlar. “Hayır istemiyorum, açmayacağım bacaklarımı” diyen ve karmakarışık olan bir kadının fiziksel anlamda kendini savunmasına vajinismus denir. Çünkü kendi vücudu ile ilgili yaşayabileceği güzel şeylere dair her türlü inisiyatifi elinden alınmış ve yaşarsa ayıp ve günah olacağı söylenen kadınlar, ilk gece yıllardır korudukları en değerli hazineleri olan iyi kız ruhlarını, namuslarını ve bekâretlerini kaybetmemek için mücadele ederler. Kendilerini, eşlerini ve sevenlerini üzerek tarifsiz bir acı hayata başlarlar.

Cinsel Tıp Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalarda ve anket çalışmalarında kadınların cinsel işlev bozuklukları kliniklerine en sık başvuru nedeni olan vajinismusa; halk arasında evli bakireler, tamamlanmamış evlilik veya cinsel fobi, tıp literatüründeki cinsel işlev bozuklukları sınıflamasında ise cinsel ağrı bozukluğu da denilir. Ağrılı cinsel ilişkiye ise disparoni denilir ve bu durum ile vajinismus birbirlerini tetikleyebilen iki patolojidir.

Vajinismuslu kadınlar cinsellikle ilgili konuşmayı sevmezler, cinselliği iğrenç olarak algılayabilirler, vücutlarının eşleri tarafından beğenilmeme korkusunu yaşayabilirler yani vücutları ile barışık değillerdir. Eşleri tarafından terk edilme kaygısı ve güvensizlik yaşayabilirler.

The Merck Manuel’e göre vajinismusun tanımı şu şekildedir: “Kadınlarda, penisin vajinaya girmesini önlemek konusunda mevcut bilinçdışı bir istek sonucu vajina aşağı bölümündeki kasların adeta bir şartlı refleks gibi kasılması sonucu meydana gelen vajina spazmıdır. Penisin vajinaya girmesi çok zaman olanaksız olduğundan bu olay iyi gitmeyen evliliklerde sık görülür.” Amerikan Psikiyatristler Birliği’ne göre vajinismus; “istemsiz kasılmalar sonucu ilişkinin gerçekleşememesi” durumudur. Bu kasılmalar gerçek bir girişim yanında yalnızca girişimin hayal edilmesiyle bile ortaya çıkabilir. Hatta muayene esnasında da kasılmalar ortaya çıktığından böyle bir durumda normal vajinal muayene bile mümkün olmayabilir.

Vajinismuslu kadınlar cinsel ilişki denemelerinde veya parmak ödevleri sırasında; vajina girişini bir duvar gibi hissedebilirler. Bu nedenle “orada bir duvar var”, “penis sanki bir duvara çarpıyor gibi” ifadeleri sık kullanırlar. Ayrıca vajinismusu olan kadınlar, penis girişi ya da bekleyişini yaşadıklarında hissettikleri ağrı ve duyguları yırtılma, delinme, parçalanma, yanma ya da sızlama şeklinde tarif ederler. Normal olarak, penis yaklaştığında kadın tarafından ifade edilen ağrı ya da rahatsızlık ele alındığında zamanla eşlerinde ereksiyon problemleri, cinsel isteksizlik veya erken boşalma olması beklenen bir durumdur.

Ailelerin bu durumu bilmesi veya ilk geceye ait deliller istemeleri, ya da “hala çocuğunuz olmuyor mu?” şeklindeki sorular çiftin durumunu zora sokar. Ailelerinden sürekli baskı ve aşağılanma görebilirler, genellikle kadın suçlanır ve erkek evliliğini bitirmeye zorlanabilir. Ayrıca vajinismus sadece bir cinsel işlev bozukluğu değil, aynı zamanda bir somatoform semptomdur, yani açıklanamayan vücut belirtisidir. Dissosiyatif bozukluklarda yani kişinin içinde bulunduğu durumdan kaçmak için geliştirdiği savunma mekanizmalarının yeterli olmaması sonucu mevcut stresten kurtulmak için gerçeklikle bağlarını koparması halinde açıklanamayan vücut belirtilerinin sık görülmesi somatoform dissosiyasyon kavramının ortaya atılmasına neden olmuştur. Dissosiyasyon (ayrılma, bölünme, kopma, çözülme) düzeneği yalnız ruhsal alanda değil, bedensel alanda da etkilidir. Gündelik yaşamda en sık rastlanan dissosiyasyon bazı yaşam gerçeklerinin görmezden gelinmesidir. Bu bir tür yanılsamadır. Psikolojik açıdan ise kişinin zihninde yer alan duygu, düşünce, anı ve benzeri içerikleri geçici olarak kompartımanlaştırması, bir kenara koyması anlamına gelen bir mekanizmadır. Bu mekanizma aşırı ölçüde olduğunda kişinin ruhsal bütünlüğü tehdit altına girer. Örneğin genellikle uzun yaşayacağımızı düşünür, gelecekle ilgili planlar yaparız. Ancak aslında bu bir yanılsamadır, çünkü insan hayatı pek çok nedenle beklenenden önce son bulabilir. Nitekim bu tür olaylar travma etkisi yapabilir, kişinin uzun yaşama yanılsamasını sarsar, onun gerçek dışı inançlara kaydırır, hayal kırıklığına sokar. Yine gündelik yaşamla ve topluma uyumla bağdaşmayan cinsel ilişkiden korku, öfke, ağrı, acı vb. pek çok duygumuzu dissosiye ederiz. Bu tutum toplum düzeninin ayakta kalmasını sağlar, ama çoğu kişinin pek çok şeyi içine atmasına neden olur. Öyle ki, duygudan yana kısıtlı, görünürde normal kişiliğiyle yaşamasına neden olur. Hastanın bireysel varoluşu tehdit altına girdiğinde ise bu duygular harekete geçer, kimi zaman da bu patlama beklenenden aşırı biçimde olur, panik atak şeklinde cinsel ilişkiden kaçınılır.

Cinsel Terapist Helen Singer KAPLAN’ın “Resimli Cinsel Tedavi Kılavuzu”adlı kitabının ikinci baskısında vajinismusun tanısı ve nedenleri konusunda şunları yazmıştır:
Vajinismus, vajinal penetrasyona yönelik girişimlerin vajinal girişte istemsiz bir spastik kasılmaya neden olduğu ve bu nedenle cinsel ilişkinin mümkün olmadığı bir bozukluktur. Bu nispeten nadir bir durumdur. Cinsel tedaviye verilen tepki mükemmeldir. Kanıtlar, bu durumun altındaki patolojinin vajinal girişi koruyan kasların koşullandırılmış bir reaksiyonu olduğunu göstermektedir. Görünürde bu kaslar yoğun spazmla tepki verecek şekilde koşullandırılabilir. Vajinismik tepkinin elde edilmesinden sorumlu olan koşullandırılmamış uyarı penetrasyonla ilgili acının herhangi bir kaynağı olabilir. Fiziksel hastalık, psikolojik olarak acı veren bilinçli veya bilinçsiz korku ve/veya suçluluk duygusu gibi bir etki, travmatik cinsel saldırılar vajinismusun ortaya çıkışı ile ilişkilidir. Bazı durumlarda travmatik kaynak tanımlanamaz. Vajinismus vajinal girişin fiziksel olarak engellenmiş olmasından ve aynı zamanda penetrasyon fobisine bağlı kaçınmadan ayırt edilmelidir. Vajinismus tanısı yalnızca pelvik muayene ile konabilir. Gerçekte vajinal açıklık erkeğin penisini içine alabilecek durumdadır. Vajinismus yaşayan bir kadına bir erkek yaklaştığında, pubik kaslar kasılır, vajina girişini sıkı bir şekilde kapatır ve birleşmeyi acı duyulacak kaygısı ile imkânsız hale getirir.

Sims vajinismusun açıkça belirgin bir duygulanım meydana getirdiğini ileri sürmüş ve vajinismus terimini, “vajina ağzının cinsel ilişkiye tam bir engel oluşturacak şekilde aşırı bir duyarlılık eşliğinde, istem dışı spazmotik kapanmasını” ifade etmek üzere ortaya koymuştur. Sims’in tanımının özü olan istem dışı kas spazmı, halen çoğu çağdaş sınıflandırmada yer almaktadır.

Diyagnostik ve İstatistiki Akıl Bozuklukları Kılavuzu; Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Okulu Tavsiyeleri; Uluslararası İstatistikî Hastalık ve İlgili Sağlık Sorunları Sınıflandırması; Kronik Ağrı Sınıflandırması ve Lamont tarafından ortaya atılan bir eğitici sınıflandırma gibi, günümüzde çeşitli sınıflandırmalar mevcuttur. DSM-IV’te vajinismus bir cinsel işlev bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır ve cinsel ağrı bozuklukları alt kategorisine dâhil edilmiştir. Ana tanı kriteri; “vajinanın dış üçte birindeki kaslarda, tekrarlayan ya da sürekli, istem dışı ve cinsel ilişkiye engel olan spazmın” olmasıdır. Vajinal kas spazmı, kolaylıkla gözlemlenebilir ve bazı vakalarda ağrıya sebep olacak kadar şiddetli ya da uzun süreli olarak tanımlanır. Vajinismus her ne kadar bir cinsel ağrı bozukluğu olarak kabul ediliyor olsa da, tanısı için ağrının gerçekleşmesi gerekli değildir. Çünkü Amerikan Kadın Doğum ve Jinekoloji Okulunun vajinismus tanımı; DSM-IV sınıflandırmasının ilk kriteri olan, cinsel ilişkiye engel olacak şekilde bir vajinal kas spazmının varlığını ve ayrıca bu vajinal spazmın penetrasyonu ağrılı, zor veya imkansız hale getirmesini ifade eder. İlk belirtiler ya psikolojik ya da fizyolojik kaynaklı olan önceki ağrılı deneyimlerle bağlantılı olabilir, zira açıkça belirtilen hiçbir organik sebep mevcut değildir. DSM-IV’ün aksine; ağrı, esas unsurdur.

ICD-10’da vajinismus, ya dişi genital organları ve menstrual döngü ile bağlantılı bir ağrı bozukluğu ya da organik bir bozukluk veya hastalığın sebep olmadığı bir cinsel işlev bozukluğu olarak sınıflandırılmıştır. Önceki yıllarda vajinismusun organik nedenleri verilmemiş; vajinismus sadece listelenmiş olup tanımlanmamıştır. Daha sonra, bozukluk “vajinayı çevreleyen pelvik taban kaslarının vajinal açılmanın engellenmesine sebep olan spazmı” olarak tanımlanmıştır ve penis girişinin imkansız ya da ağrılı olduğu belirtilmiştir. En son olarak “psikolojik etmenlerden kaynaklanan vajinismus” da listelenmiş ancak tanımlanmamıştır.

Uluslararası Ağrı – Ağrı Sınıflandırma Çalışmaları Birliği; vajinismusu boyutsal ağrı bozukluklarına dahil etmektedir. Herhangi bir tanı koydurucu kriter belirtilmemiş ve vajinismus basitçe “vajinismus ağrısı ya da disparoni” olarak “mesane, rahim, yumurtalık ve adneks hastalıkları” içinde listelenmiştir.

Reissing ve Binik yukarıda anlatılan her bir sınıflandırmanın tartışma yarattığını ve inceledikleri yayınlanmış çalışmaların birçoğunun, vajinismusun geçerliliğini, tanının güvenilirliğini araştırmadığını belirtmişlerdir.

Cinsel Sağlık Enstitüsü’ne göre; vajinismusun sınıflandırmasında ve tanısını koymada aşağıdaki hususların incelenmesi gerekmektedir:
—Kültürel kodlar,
—Vajinal kas spazmının rolü,
—Cinsel ilişkiyi engelleme seviyesi,
—Ağrının ve acının rolü ve
—Bir cinsel işlev bozukluğu olarak sınıflandırılması.

DEVAMI İÇİN "Vajinismus'un Üstesinden Gelmek" adlı kitabı alınız...

Yukarıda yer alan yazı "Vajinismus'un Üstesinden Gelmek" adlı kitaptan alınmıştır. Kaynak göstermeden alıntı yapmak kesinlikle yasaktır. Kaynaklar “Kaynak: www.drcemkece.com” şeklinde olmalıdır.

Cinsel işlev yogası nedir?

—Yoga nedir?
—Cinsel işlev yogası nedir?
—Nefes kontrolü erken boşalmanın üstesinden gelmede oldukça etkilidir
—CİSED’in iletişim bilgileri

Yoga özellikle son yıllarda herkesin vazgeçilmezi haline geldi. Tüm dünyayı kasıp kavuran yoga fırtınası artık başta erken boşalma olmak üzere cinsel işlev bozukluklarının tedavisine destek olarak da kullanılmaya başladı.Basın açıklamalarıyla ve anket çalışmalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği-CİSED; yoga yaparak kişinin boşalma refleksi üzerinde daha kolay bir şekilde denetim sağlayabileceğini, erken boşalmanın üstesinden gelebileceğini ve daha iyi yaşamayı mümkün kılacak dengeyi bulabileceğini söyledi ve Türk erkeğinin en büyük dertlerinden biri olan erken boşalma hakkında çok çarpıcı bir basın açıklaması daha yaptı.

Yoga nedir?

Vücut ve ruhun harmonisini vurgulayan felsefi ve fiziksel bir yaşam tarzı olan yoganın hem bütünlük hem de disiplin anlamına gelen bir sanat olduğunu söyleyen CİSED Başkanı Dr. Cem Keçe; “Binlerce yıl önce, Hindistan'da ortaya çıkmış bir sistem olan yogayı hepimiz bir rahatlama meditasyonu olarak tanıdık. Yoga; bizi meydana getiren fiziksel, ruhsal enerji ve akılsal vücudumuzu bir bütün olarak algılayarak disipline etmemize yarayan bir çalışmadır. Çünkü insanın sinirsel durumu zihin ile nefes arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Sinirlendikçe insanın nefesi hızlı ve düzensiz olmaya başar. İnsan rahat olduğunda nefesi sakinleşir. Böylece insanın sinirsel zihinsel durumu nefese yansımaktadır. Eğer insan doğru ve derin nefes alabilirse sinir sistemini, zihnini ve boşalmasını daha iyi kontrol edebilir.” dedi.

Cinsel işlev yogası nedir?
Yoganın kişinin kendisini iyi hissetmesini sağlayan enerji noktalarını uyardığını söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Erken boşalan erkekler genellikle aceleci, telaşlı ve gergin olurlar. Bu nedenle yogayı ilk başta terapistin önermesiyle uygulamaya çalışan bu erkekler yogayı tanımaya başlayınca hayat tarzlarını değiştirmeye başlıyorlar. Daha huzurlu, daha yavaş, daha kontrollü oluyorlar. Cinsel işlev yogası, özü itibariyle yoganın temel özelliklerini taşımaktadır, ancak burada asıl amaç; erken boşalan kişinin stresini ve gerginliğini azaltmasına zemin hazırlamaktır. Çünkü yoga kişinin egosunu azaltmayı hedefler.Ayrıca cinsel işlev yogası; cinsel yaşamlarına sağlıklı bir şekilde dönmekte zorlananlara yol gösterebilir, kişilerin verimliliklerini etkileyen anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunlarını aşmalarına yardımcı olabilir. Cinsel işlev yogası yapanların, testosteron hormonlarının arttığı, streslerinin azaldığı, cinsel arzu ve isteklerinin arttığı artık bilinen bir gerçektir. Cinsel işlev yogası yapan kişiler, cinsel hayata dört elle sarılabilir, sosyal hayata daha kolay uyum sağlayabilir ve gereksiz streslerden uzak durarak mükemmel sonuçlar elde edebilirler.” dedi.

Nefes kontrolü erken boşalmanın üstesinden gelmede oldukça etkilidir
Doğru nefes alıp vermenin ve nefes kontrolünün erken boşalmanın üstesinden gelmede etkili olabileceğini söyleyenCİSED Başkanı Dr. Cem Keçe; “Yoga yaparak kişi boşalma refleksi üzerinde denetim sağlamayı, daha iyi yaşamayı ve ruhsal dengesini kurmayı öğrenebilir. Yoga nefesini bilen ve uygulayan insan erken boşaldığı için kendine olan öfkesini azaltabilir, erken boşalacağım veya yine başaramayacağım korkularını kolaylıkla yenebilir, her zaman sakin ve dengeli olabilir. Erken boşalmanın üstesinden gelmeye çalışan bir erkek; aşk kaslarını alıştırmak için, bir çiçeği koklar gibi derin bir nefes almalı ve bir mumu üfler gibi nefes vermelidir. Nefes alırken vücudundaki kasları kasmalı, verirken gevşetmelidir. Kişi her nefes aldığında içinin neşeyle, mutlulukla, huzurla ve enerjiyle dolduğunu, her nefes verdiğinde ise içindeki sıkıntıların, endişelerin, korkuların bir kuş gibi uçup gittiğini hayal etmelidir.Kişi derin nefes aldığında, makat, yumurtalık ve kasık bölgelerini kapsayan ve kontrol eden aşk kaslarını olabildiğince kasmalı, birkaç saniye nefesini tutmalı ve daha sonra yavaşça nefesini verirken aşk kaslarını tamamen gevşetmelidir.Bu süreçte mümkün olduğunca yavaş bir şekilde nefes alıp, vermelidir. Bu sayede aşk kaslarını gevşemeye programlayan ve nefesini kontrol etmeyi başaran bir erkek zamanla boşalmasını da kontrol etmeyi öğrenebilir. Ayrıca cinsel ilişki sırasındada aşk kaslarının gevşek olması çok ama çok önemlidir. Sevişme sırasında hazza ve aşk kaslarının gevşek olmasına yoğunlaşan bir erkek, zamanla cinsel ilişki sırasında da boşalma kontrolünü kalıcı bir hale getirmeyi başarabilir” dedi.

CİSED’in iletişim bilgileri
Basın mensuplarına CİSED’in telefon, e-posta, web site ve adresini haberlerinde kullanmaları çağrısında bulunan CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Değerli basın mensubu dostlarımız; yaptığımız, yapmaya devam ettiğimiz anketlere katılımın artması ülkemizde yaşanan cinsel sorunların fotoğrafını en doğru şekilde çekmemize yarıyor. Ancak haberlerinizde CİSED e-posta, web site, adres ve 24 saat hizmet veren telefonlarımızın kullanılması anketlere olan katılımları arttıracaktır. Böylece ülkemizdeki cinsel sorunların oransal olarak tespitine katkıda bulunmuş olacaksınız. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada derneğimize verdiğiniz desteğin devam edeceğini umuyoruz” dedi.
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği - CİSED
Telefon: 0.312.212 66 26 Mobil Telefon: 0.542.519 47 64
Web Site ve E-Posta:
www.cinseltip.org - info@cinseltip.org

Vajinismus hakkında en çok merak edilenler

—Vajinismus neden olur?
—Vajinismus olan her kadın mutlaka bir taciz ya da tecavüze uğramış mıdır?
—Vajinismusun tedavisi mümkün müdür?
—Kızlık zarını aldırmak vajinismusu çözer mi?
—Vajinismus bir kez tedavi edildiğinde yeniden tekrarlar mı?
—Vajinismus hastaları genellikle kaç yaşındadırlar?
—Eğitimli kadınlar da vajinismus olur mu?
—Bir başvuru kitabı: Vajinismus'un Üstesinden Gelmek

Basın açıklamalarıyla gündem yaratan, ülkemizin en saygın sivil toplum kuruluşlarından biri olan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği-CİSED; cinsel ilişkiye girme korkusu olarak tanımlanan ve ülkemizde her 10 kadından birinde görülen vajinismusla ilgili en çok merak edilen konulara açıklık getirdi. İşte çarpıcı basın açıklamasından başlıklar:


Vajinismus neden olur?
Vajinismus olan her kadın mutlaka bir taciz ya da tecavüze uğramış mıdır?

Vajinismusun bilişsel, davranışsal, psikodinamik ve varoluşsal çok sayıda nedeni olabileceğini belirten CİSED Dr. Cem Keçe; “Vajinismusun en sık görülen nedeni ilk ilişkide aşırı derecede acı ve ağrı duyulacağı ve kanama olacağı korkusudur. Toplumumuzda kız çocukları cinselliği ayıp, günah, yasak olarak algılayarak, kendi bedenleri ve cinsel organları konusunda neredeyse hiç bilgi edinemeden büyümektedirler. Buna kızlık zarı ile ilgili abartılı ve yanlış inanışlar da eklenince ilk gece sorun çıkması kaçınılmaz olmaktadır.” dedi. Kadının vajinismusu yaşaması için mutlaka bir taciz ya da tecavüz öyküsünün olması gerekmediğini ifade eden Dr. Keçe; “Yine de birçok vakanın küçüklükte özellikle yakın aile çevresindeki ağabey ya da amca olarak bilinen kişilerden fiziksel ya da sözel cinsel ima içeren davranışlara ya da görüntülere maruz kalmış olduğunu terapi sürecinde öğrenmekteyiz.” dedi.

Vajinismusun tedavisi mümkün müdür?
Kızlık zarını aldırmak vajinismusu çözer mi?
Vajinismus bir kez tedavi edildiğinde yeniden tekrarlar mı?

Vajinismusun tedavisinin holistik yönelimli cinsel terapi ile %100 mümkün ve başarılı olduğunu belirten CİSED Genel Sekreteri Psikolog Gülüm Bacanak; “Terapi sürecinde özellikle vajinismusun sadece kadının sorunu olarak değil çiftin ortak sorunu olarak algılanması ve çiftin cinsellikle ilgili bakış açılarının ve yanlış inanışların giderilip yerine doğru bilgilerin verilmesi üzerinde duruyoruz. Bilişsel yeniden yapılandırma adını verdiğimiz bu sürece, bir takım evde uygulanan ödevleri de dahil ettiğimizde sorun kısa sürede çözülüyor.” dedi. Kızlık zarını aldırmanın vajinismusu tedavi etmeyeceğini ve bunun ne yazık ki bazı doktorlar tarafından da hastaya önerilen yanlış bir uygulama olduğunu söyleyen Psk. Bacanak; “Normal şartlarda kızlık zarı cinsel ilişkiye bir engel teşkil etmez, kadının korkusu giderilmeden sadece kızlık zarının alınması faydalı olmayacaktır.” dedi. Vajinismusun tedavi edildikten sonra tekrarlamayacağını da ifade eden Psk. Bacanak; “Eğer kadın korkularıyla tam olarak yüzleşmiş, cinselliği korkulacak ve kaçınılacak bir şey olarak değil zevkin ve sevginin paylaşımı olarak algılamaya başlamışsa vajinismusun tekrarlaması gibi bir durum söz konusu olmaz.” dedi.

Vajinismus hastaları genellikle kaç yaşındadırlar?
Eğitimli kadınlar da vajinismus olur mu?

Cinsel Sağlık Enstitüsü’ne danışma amaçlı başvuran vajinismus hastalarının yaş ortalamasının genellikle 26-35 yaş arasında olduğunu belirten CİSED Başkanı Dr. Cem Keçe; “Vajnismuslu kadınlar tedaviye başvurma konusunda oldukça dirençliler ve çoğu zaman yıllar geçtikten ve çocuk sahibi olmaları konusunda çevreden gelen baskıya artık dayanamaz duruma gelince tedaviye geliyorlar, bize başvuran bayanların %19’unu 35-50 yaş grubu oluşturuyor.” dedi. Vajinismusun her eğitim ve kültür seviyesinden kadında ortak olarak yaşanan içsel bir korku olduğunu ifade eden Psk. Gezek; “Özellikle üniversite mezunu hatta doktora düzeyinde eğitim almış kadınlarda vajinismus daha çok görülmekte ve tahmin edilenin aksine bu kadınlar tedaviye de daha çok direnç göstermektedirler.” dedi.

Bir başvuru kitabı: Vajinismus'un Üstesinden Gelmek
Vajinismus'un Üstesinden Gelmek adlı kitabın alanında ilk ve mutlaka okunması gereken bir başyapıt olduğunu söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psk. Gülüm Bacanak; “Vajinismus'un Üstesinden Gelmek; başta vajinismus sorununu yaşayan çiftler, vajinismus olmaktan endişe duyan genç kızlar, çocuklarının vajinismus olmaması için neler yapılması gerektiğini öğrenmek isteyen ebeveynler olmak üzere; cinsel terapistlere, cinsel danışmanlara, medya mensuplarına ve konuyla ilgilenen herkese sesleniyor. Vajinismus'un Üstesinden Gelmek; hastalar için oku ve iyileş; cinsel terapistler, hekimler, psikologlar ve psikolojik danışmanlar için oku ve iyi et; anne ve babalar için oku ve çocuğunu vajinismustan koru; genç kızlarımız için oku ve vajinismus olma; medya mensupları içinse oku ve vajinismus hakkında doğru bilgilendir mantığı hazırlanmış bir başvuru kaynağıdır. Cinsel Terapide Dr. Keçe Modeli'ne göre tedavi yaklaşımlarını anlatan Vajinismus'un Üstesinden Gelmek; vajinismus sorunu yaşayan kadınların eşleriyle birlikte sorunun üstesinden nasıl gelebileceklerine odaklanmış bir rehber kitaptır, büyük bir bilgelikle ve empatiyle yazılmış bir başucu eseridir, herkesin anlayabileceği bir üslupta yazılmış bir cinsel tedavi kitabıdır. Özellikle normal yapıdaki kızlık zarı ideal şartlar altında ilk cinsel ilişki deneyiminde ve sonrasında; kanamaz, yırtılmaz, delinmez, patlamaz, ağrı ve acı yapmaz iddiasının işe yararlılığını kanıtlayan tavsiyeler ve vaka örnekleriyle doludur.” dedi.